Olduğumuz gibi görünmek dışında birçok farklı şekilde görünmek hoşumuza gidiyor. Sonra da kendi yarattığımız illüzyona kapılıveriyoruz.
Gün içerisinde sohbet ettiğiniz insanları ve onlarla konuşurken kendinizi daha dikkatli dinlemenizi öneririm. Seçtiğiniz kelimelere, davranışlarınıza odaklanın. Ağzınızdan çıkanlarla içinizden geçenler ne kadar örtüşüyor?
Güçlü görünmek, cesur görünmek, mutlu görünmek, iyimser görünmek, kötümser görünmek, mağdur görünmek… Olduğumuz gibi görünmek dışında birçok farklı şekilde görünmek hoşumuza gidiyor. Hatta sıklıkla işimize geliyor. Arkadaşlarımız tarafından yargılanmamak için bazı konularda ilgiliymiş gibi, patronumuzun gözüne girmek için bazı konularda bilgiliymişiz gibi, çevremizi genişletmek için samimiymişiz gibi davranıyoruz. Sonra da kendi yarattığımız illüzyona inanıp yeterince varlıklı, yeterince akıllı, yeterince mutlu olmadığımız için kendimizi suçluyoruz. İzin verirsek dijital dünya bu illüzyonu daha da büyütebiliyor. Sosyal medyada kendi çevrimdışı benliğini idealize ettiği çevrimiçi benliklerle karşılaştıranlar, davet edilmedikleri partileri, sahip olmadıkları kıyafetleri, gitmedikleri restoranları hayatlarının bir eksikliği olarak yaşayabiliyor. Eksikliğe tahammül edemiyoruz. Sevilmeye layık değilmişiz gibi saklanıyoruz. Kendimizi saklıyoruz. Başkasına bırakmadan kendi kendimizi sevmiyoruz.
Olduğumuz gibi görünmek dışında birçok farklı şekilde görünmek hoşumuza gidiyor.
“Bugün kim olmak istiyorsun?” diye soruyor bazı markalar, size olmak istediğiniz kişi olabilme imkânı sunacağını vaat ederek. Sadece o günlük ama! Çağımızın zayıflığının bu olduğunu çok iyi biliyorlar. Oysa benliğimiz aynada gördüğümüzden çok daha fazlası. İnsanın güçlenmek için gösterişli resimlere, bağlanacağı nesnelere, takip edeceği insanlara ihtiyacı yok. Öncelikle kendi içine bakmaya, kendiyle yüzleşmeye ihtiyacı var. Eksiklerini kabullenmeye, eksiklikleriyle kendini sevmeye, varlığıyla sevilmeye değer olduğunu içselleştirmeye ihtiyacı var. Değerini yapmadıklarıyla değil, samimiyetle yaptığı, söylediği şeylerle ölçmeye ihtiyacı var.
Bence size olduğunuz gibi görünme cesareti veren kişileri tutun çevrenizde. İçsel zevklerinizi besleyen aktiviteleri yapın. Olduğunuz gibi görünmenize izin veren nesneleri sokun hayatınıza… Ve bol bol “Bilmiyorum” deyin, “Ben böyle düşünmüyorum” deyin… Sevilmemekten korkmak yerine kendinizi sevmeye ayırın zamanınızı… Kendinizden kopacağınız değil, içinizle buluşacağınız bir yol çizin.
Bence size olduğunuz gibi görünme cesareti veren kişileri tutun çevrenizde.
Ekim 2018, Psychologies Dergisi