Gezegen üzerindeki tüm canlılarla tür, ırk, renk, cinsiyet, yönelim ayırt etmeksizin birlikte yaşamanın bir yolunu bulamazsak yaşayamayacağız.
Dört buçuk milyar yaşındaki bir gezegende yaşıyoruz. 240 bin yıllık varlığımızın son 60 yılında tüm insanlık tarihinden daha fazla tükettik gezegeni. Yani bu dergiyi elinde tutan herkes seçimleri ve eylemleriyle bu tüketimin bir parçası oldu. Buna rağmen son birkaç ayda sıkı sıkıya bağlı olduğumuz yaşam şekillerimizin ne kadar değiştiğinden bahsediyoruz. Bu kadar dar bir zaman çerçevesinden bir değerlendirme yaparsak, gerçekten de yaşamın yeni kuralları tedbirlerimizi, birbirimizle ilişkilenme şekillerimizi, kendimize ve diğerlerine bakış biçimimizi değiştiriyor. Dış dünyada bu kadar güçlü şeyler olurken iç dünyamız da evriliyor. Altyapısı uzun zamandır hazırlanmakta olsa da yaşama ve diğer insanlara dair yeni farkındalıkların doğduğu bir döneme giriyoruz.
İnsana birçok sıfatlar yükleyebilirsiniz ama neyse ki çaresizlik bunlardan biri değil.
Anladık ki gezegen üzerindeki tüm canlılarla tür, ırk, renk, cinsiyet, yönelim ayırt etmeksizin birlikte yaşamanın bir yolunu bulamazsak yaşayamayacağız. Bir insan diğer bir canlının nefesini çaldığında hepimiz boğulacağız. İnsana birçok sıfatlar yükleyebilirsiniz ama neyse ki çaresizlik bunlardan biri değil. Bütün gücümüzle daha iyi bir dünya için yapıcı değişimlerin bir parçası olabiliriz. Artık korkuyla kendimizi izole etmek ya da ötekine zarar vermek yerine tanımanın ve temas kurmanın yollarını araştırmalıyız. Birbirimizi düşünerek yabancılaşma hissinden uzaklaşabiliriz. Empati, hoşgörü, destek bizi birbirimize yakınlaştıracak. Duygular güçsüz değil. Bizi birey haline getiren şeylerden biri de kendi duygularımızın ve hislerimizin sorumluluğunu aldığımız gibi dahil olduğumuz hayatın ve beraber yaşadığımız insanların da sorumluluğunu almamız.
Sesi olmayan, sesi duyulmayan, sesi bastırılan milyonlarca canlı için ses verebildiğimizde umut ettiğimiz gelecekten söz edebiliriz.
Tehditler yaklaşmadıkça önlem almak için yeterli motivasyonu bulmakta zorlanabiliyoruz. Yeniden insanlığımızı önümüze serip binlerce yıldır yaptıklarımıza bakarsak, bugün yaşadığımız sorunların kökenleri nerelere dayanıyor, daha iyi bir yaşama götüren adımlar nerelerde kimler tarafından atılmış görebiliyoruz. İnsanlık olarak kaybettiklerimizi ve kazandıklarımızı onurlandırmaya başladığımızda, yaşadıklarımıza dair farkındalıklar da bizi atacağımız adımlara hazırlayacaktır.
Eğer yarın sizi kucaklayan ve besleyen bir yerküre kalmayacak dersem, şu an nasıl önlem alacağınızı düşünmeye başlarsınız. Ama olacakların yıllar sonra gerçekleşeceğini öngördükçe bir şey yapmak için harekete geçmeyi geciktirebilirsiniz. O yüzden, nasıl bugünümüzü etkileyen geçmişin izlerini takip edebiliyorsak, 200 sene sonra dünyanın geleceğine şekil verecek adımların da şu anda atılmakta olduğunu görebiliriz. İşte tam şu anda durduğunuz ve olduğunuz yerde oynayacağınız rolün ne olacağını siz belirleyeceksiniz.
Hayal ettiğiniz bir gelecek için neleri değiştirebilirsiniz?
Yaşama daha geniş bir zaman diliminden baktığımızda, kendimizi özgürce yeniliklere açmaya ve sorumluluk aldığımız eylemleri hayata geçirmeye başlayabileceğiz.
Temmuz 2020, Psychologies Dergisi