En son ne zaman kendinize bir hediye aldınız, birine “Seni seviyorum” dediniz, ne zaman hayal kurdunuz?
Sabah sohbetlerimizin çoğunda ne kadar yorgun olduğumuzu anlatıyoruz birbirimize. Çoğunlukla suçu hava durumuna, iş yoğunluğuna, uykusuzluğa atıyoruz. Hatta bazen de Satürn’e… Oysa kendimiz dışındaki sebeplerin hiçbiri uyanır uyanmaz hissettiğimiz karamsarlığı açıklamıyor.
Ruhsal yorgunluklarımız, fiziksel yorgunluklarımızdan daha çok yıpratır bizi. Tebessümümüzü çalar, umudumuzu söndürür, omuzlarımıza binlerce kilo ağırlık yükler.
Ruhumuza iyi bakabilmemiz için önce onun farkında olmalıyız. Yani koşuşturup geçen günler içerisinde gerçekten durup kendimize bakmalıyız. Durduğumuz yerden kendimizle, çevremizdekilerle, geleceğimizle kurduğumuz ilişkileri gözden geçirsek ilk olarak neler dikkatimizi çekerdi?
Her zaman yaptığımız şeylere karşı duyduğumuz isteksizlik, zorlanma hali uyuyarak geçmeyecek bir ruhsal yorgunluğa işaret ediyor.
Zaman zaman kendinize sormaktan çekinmeyin, en son ne zaman kendime bir hediye aldım, ne zaman yakın olduğum kişilere “Seni seviyorum” dedim, ne zaman hayal kurdum? Size iyi gelecek şeyleri yapmak için kendinize zaman ayırın.
Eğer bunların hiçbirini uzun zamandır yapmıyorsanız da kendinizi yargılamayın. Kendimize şefkat göstermek omuzlarımıza yüklediğimiz ağırlıkları hafifletebilir. Aynı hoşgörüyü dış görünüşümüze de gösterebiliriz. Kendimize ait, bizi biz yapan farklılıkları kusur olarak görmek yerine tarzımızın bir parçası haline getirmek sabahları ayna karşısında daha mutlu olmamızı sağlayabilir. Ama “Hayatta ne istediğimden emin değilim” diyorsanız, çevrenize daha dikkatli bakın çünkü aslında farkında olmadan aldığınız kararlar, yapıp ettiklerinizin pek çoğu size bir şey söylemeye çalışıyor. Arzularımızı bulmak duygularımıza karşı da farkındalık kazanmamızı sağlar. Hem iyilere hem de kötülere… Her ikisine de açığız.
Başkalarının sahip olduklarına, yaşamlarına bakarak değil, ancak kendi içsesimize göre belirleyebiliriz yönümüzü.
Duygularımızdan bahsedebilirsek eğer kendimizi daha iyi hissedebiliriz. Bu ister en acılı zamanlarda üzüntümüzü konuşmak olsun, ister birine kızdığımızı söylemek olsun, kendimizi ifade edebildiğimiz sürece iyiye gidiş gösterebiliriz. Birbirini etkileyen dalgalar gibi duyguları paylaşmak da birbirimizle daha samimi ilişkiler kurmamızı sağlar. Çünkü kendimize sakladığımız duygular içimizde ağırlık yaparken, bunları paylaşmadan ilişkilerin kendiliğinden gelişmeyeceğini, iyileşmeyeceğini unutabiliyoruz. Kendimizle ve çevremizle olan tüm ilişkilerimiz o ilişkiye özen, bakım ve ilgi göstermemizi gerektiriyor.