İş dünyası insana değer veren yaklaşımları benimsediğinde yaşam kalitemiz de artacak.
Ara sıra aklıma geliyor bu dizeler ve soruyorum ben de kendime yeniden, “Bir insan ömrünü neye vermeli?” diye.
Gerçek şu ki günümüz dünyasında ömrümüzün büyük çoğunluğunu çalışarak geçiriyoruz. O yüzden çoğumuz için işimiz kendimizi gerçekleştirme yolunda önceliklerimizi, hedeflerimizi belirlediğimiz alan oluyor.
Türkiye haftada yaklaşık 45 saat çalışan bir ülke olarak dünyada iş ve özel hayat dengesinin en düşük olduğu ülkelerden biri. Erkekler, kariyer basamaklarında sadece ileri doğru adım atarak başarılı olabileceklerini düşünüyor, kadınlar yetersiz sosyal destek yüzünden ev ve iş hayatı arasında seçim yapmak zorunda kalıyor, yeni jenerasyon çalışma ortamında uyumsuzluk yaşıyor, gizli ya da açıkça yapılan kültürel veya kişisel ayrımcılık pek çok çalışanı farklı etkiliyor.
İşyerinde yaşanan stres ve iş ortamına duyulan güvensizlik ruhsal hastalıkların başlıca sebeplerinden.
Araştırmalar depresyon ve kaygı bozukluklarına eşlik eden bedensel rahatsızlıkların da çalışanların sağlığını ve üretkenliğini olumsuz etkilediğini gösteriyor.
İş hayatında bize anlam katan işler yapabilme fırsatı bulamıyorsak, kendimizi geliştiremiyor ve değerli hissedemiyorsak, bilgiyi paylaşamıyorsak, sosyal bağlar kuramıyorsak zehirlenmeye başlıyoruz. Yaratıcılığımız, mutluluğumuz, potansiyelimiz sakatlanıyor, hastalanıyor.
Tam tersine, yaşam amaçlarımızla örtüşen, eşitlikçi, gelişime açık, pozitif işleyişe imkân veren şirketlerde çalışıyorsak, işimizden duyduğumuz tatmin büyüyor ve işimizi severek yapıyoruz. Böylece hayatımızın farklı alanlarında da iyi oluş halimiz artıyor, yaşam kalitemiz gelişiyor.
İş dünyasının kalıplarını bir kenara bırakıp psikolojik sermayeye yatırım yapma zamanı geldi.
Yeni çağın sunduğu olanaklar ve beklentiler yönetim anlayışlarının da değişmesini beraberinde getirecek. Kişilerin öz-kaynaklarını kullanmaya, kendilerini keşfetmeye ve memnuniyet hissetmeye ihtiyaçları var. Elimizdeki bilgilerle ve araştırma sonuçlarıyla görüyoruz ki çalışma ortamlarında daha insancıl koşullar yaratmak sadece etik bir zorunluluk değil, bireylerin kendilerini gerçekleştirmelerine yani dünyanın geleceğine yapılan bir yatırım. Disiplinlerarası çözüm önerileri üreten ruh sağlığı uzmanları, iş hayatında daha mutlu, verimli ve tatmin edici iş ortamlarını nasıl tasarlayacağımızı anlatıyor uzun zamandır. Bu kadar görünür olanı görmemezlikten gelmeye devam edemeyiz.
İşyerlerinde daha mutlu çalışma ortamları yaratmak mümkün.
Mayıs 2018, Psychologies Dergisi