Doğa insanın kaynağı değil, parçasıdır. Doğa kirlendikçe, insanlar da kirlenir.

Önemli bir sorunla karşı karşıyayız. Doğaya verdiğimiz tahribat hız kesmeden devam ediyor, gezegenimizde yaşayan türlerden üçte birinin soyu tükendi, küresel iklim değişikliğinin etkileri giderek daha belirgin hale geliyor, taşınma hayalleri kurduğumuz uzayı bile daha gitmeden çöplerimizle dolduruyoruz.

Ama bu saydıklarımdan hiçbiri esas sorunumuz değil. Endüstriyelleşmeyle geçirdiğimiz ve insanlık tarihimizin en büyük ilerlemelerini kaydettiğimiz bu yüzyılda zaferlerimize öyle kapıldık ki Güneş’in bizim için doğduğunu sanıp doğanın bize hizmet etmek zorunda olduğuna inandık.

Created with Sketch.

Asıl sorunumuz bizim de doğanın bir parçası olduğumuzu, diğer canlılarla ve ekosistemle bağlantılı ve bir olduğumuzu unutmamız.

“ copyCreated with Sketch.

Bu unutuş, kendimizi gezegendeki türlerin en tepesine koymamıza ve doğayı “doğal kaynaklar” diye tanımlamamıza sebep oldu. İlk başta saydığım her şey, tıpkı bir hastalığın belirtileri gibi, insanın kendini doğadan ayrıştırmasının birer sonucu olarak ortaya çıktı. Oysa doğa insanın kaynağı değil, parçasıdır. Doğa kirlendikçe, insanlar da kirlenir. Bizden olanı yabancılaştırıp hâkimiyet kurmaya çalıştıkça fiziksel ve ruhsal olarak hastalanırız.

Doğayı kendi tüketimimiz için kullanmak da, kendi iyiliğimiz için korumaya çalışmak da aynı insan merkezli bakış açısına sürüklüyor bizi. Kendimizi yaşamın merkezinde görmekten vazgeçmeliyiz. Doğa ve diğer tüm canlılar sadece var oldukları için, oldukları gibi var olmaya devam etme hakkına sahipler.

Bugüne kadar insanlık ve insanlığın yeni alışkanlıkları yaşadığımız eve çok zarar verdi. Tüketim üzerine kurduğumuz tüm ihtiyaçlarımızla sadece kendimizi tükettik. İçimizdeki bu boşluk, doğaya bu kadar yabancılaşmamız, birbirimizden soyutlanmamız bu yüzden.

Ama yine de biz meraklı, hassas ve yaratıcı canlılarız. Tüm canlılarla güçlü iletişim kurma becerilerimiz var. Kırıklarımızı onarabiliriz.

Created with Sketch.

Yaratıcılığımızı, merakımızı ve duyarlılığımızı daha yavaş ama daha bilinçli bir yaşam sürmek için kullanabiliriz.

“ copyCreated with Sketch.

Doğayla ve hayvanlarla geçirdiğimiz zamanları artırabilir, çocukların alışveriş merkezleri yerine doğal alanlarda oynamalarını teşvik edebilir, kaybettiğimiz bağı yeniden kurmaya çalışabiliriz. Kendimizi yeniden doğanın bir parçası gibi hissetmek için evimiz, mutfağımız, dolabımız, yaşam tarzımız, ihtiyaçlarımız doğaya şefkatli mi diye gözden geçirebiliriz. Doğa dostu kuruluşların, yeşil politikaların, toplumsal hareketlerin, ekolojik çalışmaların parçası olabiliriz.

Eylül 2019, Psychologies Dergisi

Don't miss out!
Haftalık yazılardan haberdar ol!

Güncel makale, etkinlik ve haberleri kaçırma.

Invalid email address

denizcakmakkaya

Saint-Benoit Fransız Lisesi mezunu olan Deniz Çakmakkaya, lisans derecelerini Yıldız Teknik Üniversitesi Fransızca Mütercim Tercümanlık ve Haliç Üniversitesi Psikoloji bölümlerinden aldı. Anadolu Üniversitesi’nde Marka İletişimi bölümünü tamamladı. İstanbul Ticaret Üniversitesi’nde uygulamalı psikoloji yüksek lisansını bitirdi. Sanat terapisi, evlilik terapisi, cinsel terapi, şema terapi, bilişsel davranışçı terapi ve ekoterapi eğitimlerini tamamladı. U.C. Berkeley ve SciencePo üniversitelerinden proje yönetimi ve toplumsal cinsiyet eşitliği alanlarında sertifikalar aldı. Yetişkin psikoterapisti ve Ekopsikoloji Türkiye’nin kurucu ortağı. 2012-2017 arasında Psikeart dergisinde eğitim ve proje koordinatörlüğü yaptı. 2017 itibarıyla Psychologies Türkiye Dergisi Kurucu Genel Yayın Yönetmeni. Avrupa Birliği (EU), Akdeniz Birliği (Ufm) ve Fransız Dışişleri Bakanlığı’nın ortak projesi olan WoMED çerçevesinde, 2019 yılında Türkiye’den “Geleceğin Kadını” seçildi ve 10 ülkede bu unvanı alan 63 genç ve başarılı kadından biri oldu. Avrupa Birliği ve Akdeniz Birliği projelerinde değişim aktörü olarak aktif rol alıyor. Derneklerle ve bireysel olarak toplumsal cinsiyet eşitliği, sürdürülebilir gelecek projeleri, çocuk hakları gibi farklı alanlarda çalışıyor.