Geçtiğimiz gece, doğada duyduğumuz sesleri taklit eden bir uygulamayla uyumayı denedim. Yağmuru, rüzgârı, rüzgârda birbirine çarpan bambuları, kuş cıvıltılarını, cırcırböceklerini, dere kenarındaki su şıpırtılarını, açık havada yakılan ateşin çıtırtılarını dinledim. Doğanın seslerini düşününce bile zihnimizde bir gevşeme, bedenimizde bir rahatlama hissediyoruz. Yeşillik arıyor gözlerimiz. Tek bir rengin binlerce tonu olduğu, çeşitliliğin uyum içinde var olabildiği o manzaraya bakmak istiyoruz zaman zaman hepimiz. Hayatımızın yüksek ritminde, doğayla kurduğumuz bu duyusal deneyimlere önem veremeyebiliyoruz. Denizi görüyoruz ama dalgaların sesini duyamıyoruz, yağmurdan kaçıyoruz ıslak toprağın kokusunu alamadığımız için, ağaç gövdelerine dokunmuyoruz kaldırımda yürürken. Duyularımız özümüze iyi gelen şeylerle temas ettiğinde kendimizi daha güçlü hissediyoruz. Medeniyete ne kadar tutunsak da doğa bizim ilk yuvamız. Günlük hayatımıza kattığımız bu minik deneyimler eve dönme hissi veriyor. Adım adım kendimize yaklaşıyoruz.

Büyük şehirlerde yaşayanlar için günlük hayatımız koşuşturmalarla dolu. Sabah uyandığımız andan itibaren rutinlerimiz ve seçimlerimiz yaşantımızı şekillendiriyor. Bu alışkanlıklar ve tercihler içinde bizi sarıp sarmalayan yeryüzünü hesaba katabiliyor muyuz? Sürekli almaya ve tüketmeye alıştığımız yeryüzü için biz neler yapıyoruz? İlk yuvamıza iyi bakabiliyor muyuz? Kendimize iyi bakabiliyor muyuz? Çevremizde olup biten değişimleri fark edebiliyor muyuz?

Kendimizin bu eksiklikten ve değişimlerden nasıl etkilendiğini gözlemleyebiliyor muyuz? Ekopsikoloji, ruhumuzu sağaltacak güçlerin, insanın insan dışı dünyayla kurduğu bağlarda yattığını vurguluyor. Ekoterapiyle de, günlük hayatta doğaya açtığımız yeri genişletmeye çalışırken, danışanın doğayla kurduğu bilinçli ve bilinçdışı bağların izini sürüyoruz. İçsel ve dışsal deneyimlerin bir arada yaşandığı seanslar terapi odasında ya da doğada gerçekleşebiliyor. İç dünyamızla dışımızdaki yaşantılar arasında kurulan köprüler kendimize ve evrene doğru kapılar açarken ruhsal ve zihinsel olarak da iyileşiyor ve büyüyoruz.

Don't miss out!
Haftalık yazılardan haberdar ol!

Güncel makale, etkinlik ve haberleri kaçırma.

Invalid email address

denizcakmakkaya

Saint-Benoit Fransız Lisesi mezunu olan Deniz Çakmakkaya, lisans derecelerini Yıldız Teknik Üniversitesi Fransızca Mütercim Tercümanlık ve Haliç Üniversitesi Psikoloji bölümlerinden aldı. Anadolu Üniversitesi’nde Marka İletişimi bölümünü tamamladı. İstanbul Ticaret Üniversitesi’nde uygulamalı psikoloji yüksek lisansını bitirdi. Sanat terapisi, evlilik terapisi, cinsel terapi, şema terapi, bilişsel davranışçı terapi ve ekoterapi eğitimlerini tamamladı. U.C. Berkeley ve SciencePo üniversitelerinden proje yönetimi ve toplumsal cinsiyet eşitliği alanlarında sertifikalar aldı. Yetişkin psikoterapisti ve Ekopsikoloji Türkiye’nin kurucu ortağı. 2012-2017 arasında Psikeart dergisinde eğitim ve proje koordinatörlüğü yaptı. 2017 itibarıyla Psychologies Türkiye Dergisi Kurucu Genel Yayın Yönetmeni. Avrupa Birliği (EU), Akdeniz Birliği (Ufm) ve Fransız Dışişleri Bakanlığı’nın ortak projesi olan WoMED çerçevesinde, 2019 yılında Türkiye’den “Geleceğin Kadını” seçildi ve 10 ülkede bu unvanı alan 63 genç ve başarılı kadından biri oldu. Avrupa Birliği ve Akdeniz Birliği projelerinde değişim aktörü olarak aktif rol alıyor. Derneklerle ve bireysel olarak toplumsal cinsiyet eşitliği, sürdürülebilir gelecek projeleri, çocuk hakları gibi farklı alanlarda çalışıyor.