Bir gün boyunca, “Nasılsın?” diye soranlara gerçek hislerimizi söylememiz mümkün olur mu?
Günlük hayatımızın içinde bizi rahatsız eden pek çok olay yaşıyoruz. Her birimizin iyi ve kötü zamanlarının olması yaşam maceramızın bir parçası. Çalıştığımız yerde zor kişilerle uğraşmak zorunda kalabiliyoruz; ebeveynimizin beklenmedik sağlık sorunları, çocuğumuzun zor bir geçiş evresinde olması, hayatımızda koyduğumuz hedeflere henüz ulaşamamanın verdiği hayal kırıklıkları, ikili ilişkilerimizdeki güven sorunları… Canımız bir yerden acıdığında, ruhumuz yaramızdan kanamaya başlar. Biz insanlar, yaşadığımız dünyaya, hayata etkili bir şey yapma arzusuyla dolup taşarız. Varlığımız sorunlara çözüm bulmak için, yeni bir yön bulmak için yanıp tutuşur. Bu iyileşme arzusunu hissetmekten ve kendimiz için daha iyisini istemekten vazgeçmeye başladığımızda, çaresizlik ve anlamsızlık hisleri büyür içimizde.
Biz insanlar, yaşadığımız dünyaya, hayata etkili bir şey yapma arzusuyla dolup taşarız.
Canınızı acıtan şey çok eskilere dayanıyor, tam bu yazıyı okurken kendini belli ediyor olabilir. Üstünü sargılarla kapatmış olabilirsiniz. Ya da sık sık ne yapacağınızı bilemeden onu büyütmüş olabilirsiniz. Bugüne kadar kimseye söylememiş ya da yanlış kişilerden fikir almış olabilirsiniz.
Diğer yandan birdenbire, uzun zamandır beklediğimiz terfiyi alıp özgüvenimizi onarabiliriz. Aile bağlarımızı güçlendiren eğlenceli bir aktivitede “uzun zamandır bu kadar eğlenmediğimizi” düşünebiliriz. Uyandığımızda, kendimizi dünyayı yerinden oynatacak kadar enerji dolu hissedebiliriz. Beklediğimiz ilham perileri ardı ardına bizi ziyarete gelebilir. Kendi potansiyelimizden heyecan duyabiliriz. İlişkilerimizde yeni sorumluluklar almaya hazır olabiliriz.
Kendinizi iyi hissettiğiniz, güçlü hissettiğiniz zamanlarda bu yaşam enerjiniz çevrenizdekilerin de dikkatini çeker. Onların da hayatlarında dönüşüme ilham olur. Ama siz böyle hissettiğiniz zamanlarda da duygularınızı kimseye söylememiş ya da hislerinizi samimiyetle paylaşan kişilerle karşılaşmamış olabilirsiniz.
Ruhsal durumumuz söz konusu olduğunda, ortaya çıkan ketumluğumuz sadece zor zamanlarımızda değil, iyi zamanlarımızda da söz konusu. Bu kadar sosyalleşme, bağ kurma ihtiyacı hisseden bir canlı türünün, kendini diğerlerine bağlayacak derin bağları kurmasını sağlayan gerçek hislerini iyi de olsa, kötü de olsa konuşamaması ne kadar ilginç. Bir gün boyunca, “Nasılsın?” diye soranlara gerçek hislerimizi söylememiz mümkün olur mu? Kendimizden samimiyetle bahsedebilir miyiz? Ya da gerçek bir cevap alana kadar karşımızdaki kişiye sorular sormaya devam edebilir miyiz? Belki bu ay bir deneme yaparsınız…