Deniz geri çekildiğinde sahilde kalan deniz kabukları gibi, bazı semptomlar da daha derin sırların yerini ele verir.
Küçükken en çok nereye saklanırdınız?
Ben en çok gardıroba ve yemek masasının altına saklandığımı hatırlıyorum. Kimse beni aramadığında saklanırdım. Oyunun bozulması için ya kendi kendime dışarı çıkıp görünür olmam ya da birinin beni bulmasını beklemem gerekirdi.
Çocukken “huydur” saklanmak. Bazen korktuğumuz şeylerden saklanırız, bazen de başkasını korkutmak için. Ya da belki kendimizle kalabilmek için. Yavaş yavaş öğreniriz saklamayı, saklanmayı. Yetişkinlikte uzmanlaşmış oluruz artık.
Sevilme, beğenilme arzumuz en büyük zaaflarımızdan biri. O yüzden ilk önce, başkalarının bizde beğenmeyeceğini düşündüğümüz yanlarımızı saklama eğiliminde oluruz. Bu beyaz saçımızı boyamaktan kimliğimizle, geçmişimizle ilgili bilgileri gizlemeye, hastalıklarımızı, duygularımızı saklamaya kadar varabilir.
Sevilme, beğenilme arzumuz en büyük zaaflarımızdan biri.
Çoğunlukla utanç duyarız saklamak istediğimiz şeylerden. Çevremizdekilerin tepkileri o kadar önemlidir ki öfkelerini, hayal kırıklıklarını, tedirginliklerini uyandırıp uyumsuz olmak istemeyiz. İşyerinde, arkadaş ortamında hatta ailemizde diğerlerinin beklentilerini biliriz ve kendimizi herkes tarafından kabul edilebilir biri olarak sunarız. Yargılardan kaçmak için fiziksel ve ruhsal gerçekliklerimizi bastırabildiğimiz kadar derine bastırırız.
Oysa insan ruhunda hiçbir şey sonsuza kadar saklanamaz. Deniz geri çekildiğinde sahilde kalan deniz kabukları gibi, bazı semptomlar da daha derin sırların yerini ele verir. Sır, saklanmaya çalışıldıkça insanı saklar. Kendimizi diğerlerine açamayız.
Her ortamda konuşmaktan en çok kaçtıklarımız arasında özellikle ruhsal sorunlar yer alıyor.
Bir diğerine “gerçekten” neler yaşadığımızı söylemekten, zor zamanlar geçirdiğimizden, her şeyi “idare etmenin” mümkün olmadığından bahsetmiyoruz. Birbirimizin gözlerinin içine baka baka “İyiyim” diyoruz. Sonra aynı anda gözlerimizi kaçırıyoruz. Saklanıyoruz.
Psychologies dergisi birçokları için kendini açmanın bir yolu. Belki de başlangıç adımı. Her birimiz kendimizi saklamadan, tüm farklılıklarımızla var olabilelim ve hayatı kendi özgünlüğümüzde yaşayabilelim diye buluştuğumuz bir yer.
İnsan doğamıza dair her şeyin yargısızca yer aldığı, yaftalamalardan ve eleştiriden uzak, güvenli bir alan. İçimizi, sırlarımızı paylaştığımız bir yayın.
Karşılıklı kurduğumuz bu bağı görüyoruz. Kendimizden başkası olmaya ihtiyaç duymadığımız bir dünya için yaratacağımız dönüşümden umudumuz var. O yüzden her birimizin biricikliğini korurken toplumsal dönüşüm için söylenmesi gerekeni söyleme sorumluluğunu alıyoruz. Bizi birbirimizden uzaklaştıran her türlü davranışa itirazımız, baskı ve şiddetin karşısındaki duruşumuz, değişim yaratma gücümüze olan inancımızdan ve daha iyi bir dünya kurmaya dair tutkumuzdandır.
Ekim 2019, Psychologies Dergisi